top of page
  • LinkedIn Sosyal Simge
  • Instagram

Anne Sütünün Bebeğin Psikolojik ve Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi




Anne sütü; yenidoğanda optimum büyüme ve gelişme için gerekli olan tüm sıvı, #enerji ve #besin öğelerini içeren, biyoyararlılığı yüksek, sindirimi kolay doğal bir besindir. Günümüzde doğumdan sonra ilk 6 ay tek başına anne sütü ile beslenme ve altıncı aydan sonra uygun tamamlayıcı besinlere geçilerek #emzirmenin en az iki yaşına kadar sürdürülmesi Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık bakanlıkları tarafından önerilmektedir. Anne sütünün ve emzirmenin; çocuğun sağlığına, beslenmesine, gelişimine pek çok yararı olmaktadır.


Günümüzde doğumdan sonra ilk 6 ay tek başına anne sütü ile beslenme ve altıncı aydan sonra uygun tamamlayıcı besinlere geçilerek emzirmenin en az iki yaşına kadar sürdürülmesi Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık bakanlıkları tarafından önerilmektedir.

Bu yazımda ise anne sütü alımının çocuğun psikolojik, ruh ve zekâ gelişimi katkısı üzerine yapılan çeşitli çalışmaları sizler için derledim:


  • Yapılan bir çalışmada anne sütünün, çocuklardaki çeşitli psikiyatrik sorunları azaltabileceği öngörülmüş ve erken çocukluk dönemindeki sağlıklı toplum örnekleminde, anne sütü alma süresi ile psikiyatrik sorunların özellikle de yeme sorunlarının ilişkisi incelenmiştir. Katılımcılar anne sütü alma sürelerine göre gruplandıklarında, 2 aydan daha kısa süre ve 24 aydan daha uzun süre anne sütü alanların davranış değerlendirme ve psikiyatrik sorun puanlarının anlamlı olarak daha yüksek olduğu ve bu gruplarda özellikle yeme sorunlarının daha fazla olduğu görülmüştür. Bu çalışmada, özellikle 2 aydan daha az anne sütü alanlarda “iştahsızlık”, 24 aydan daha fazla anne sütü alanlarda ise “yeme isteği” anlamlı olarak daha fazla görülmüştür.


  • Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan çocuklarda anne sütü alma sürelerinin incelendiği bir çalışmada, DEHB olan çocuklar ile kontrol grubu arasında emzirme sürelerini karşılaştırmak ve bu çocuklarda emzirme süresi ile zekâ bölümü, görsel motor algı becerileri arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır. Araştırma sonucunda, DEHB grubunda anne sütü alma süresi sağlıklı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde kısa olduğu bulgulanmıştır. Bu sonuçlar anne sütünün DEHB’in gelişmesinde koruyucu rol oynayabileceği ve zihinsel gelişimde yararlı olabileceğini düşündürmüştür.


  • İspanya’da Julvez ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada, 4 yaşındaki çocukların anne sütü alma süreleri ile bu çocukların sosyal yetenekleri, yürütücü işlevleri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklukları arasındaki ilişki incelenmiştir. Sonuçta, uzun süre anne sütü alanlarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun daha az görüldüğü saptanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; anne sütü alma süresi ile nöropsikolojik fonksiyonlar arasında net bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Anne sütündeki uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerinin, kortikal beyin gelişimi için yararlı olduğu vurgulanmıştır.


  • Hong Kong’da yapılan bir çalışmada, emzirme ile erken ergenlik dönemindeki duygusal ve davranışsal sorunlar, benlik saygısı ve depresyon arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak, bu geniş nüfuslu çalışmada kısa süreli emzirmenin yüksek sosyoekonomik düzey ile ilişkili olduğu, emzirme süresinin kısalığı ile erken ergenlik döneminde aile raporlarına göre hiperaktivite ve düşük benlik saygısı arasında ilişki olabileceği öne sürülmüştür.


  • Başka bir araştırmada ise anne sütü ve mamayla beslenen bebekler arasında psikomotor gelişim açısından karşılaştırma yapılmıştır. Anne sütü alan bebeklerin mama alanlara göre psikomotor gelişimlerinin anlamlı şekilde daha iyi olduğu vurgulanmıştır.


  • Yunanistan’da yapılan bir araştırmada emzirme uygulamaları ve 18 aylık çocukların bilişsel, dil ve motor gelişimleri arasındaki ilişki araştırılmış ve sonuç olarak, 6 aydan fazla anne sütüyle beslenen bebeklerin bilişsel, alıcı ve belirtici dil ve motor gelişim ölçeği puanları daha yüksek bulunmuştur.


  • İngiltere’de yapılmış bir araştırmada, beş yaşındaki çocuklarda davranışsal gelişim ile anne sütü arasındaki ilişki araştırılmıştır. Bu araştırmanın sonucunda zamanında doğan çocuklarda anne sütünün daha uzun süre alınması, ailelerin davranışsal sorunlara daha düşük puan vermesiyle ilişkili bulunmuştur.


  • İrlanda’da yapılan bir araştırmada, bebeklik döneminde emzirmenin, 9 yaşındaki çocuklarda ruh sağlığının önemli bir belirleyicisi olup olmadığı ve obezite riskine karşı koruyuculuğu araştırılmıştır. Çalışma sonucunda emzirmenin 9 yaşındaki çocuğun ruh sağlığının önemli bir belirleyicisi ve obezite riskine karşı koruyucusu olduğu bildirilmiştir.


  • Isaacs ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada ise anne sütünün zekâ puanı (IQ) üzerindeki, beyin hacmindeki ve beyinde yer alan beyaz madde gelişimindeki etkisini incelemek amaçlanmıştır. Bu çalışma, ergenlerde alınan anne sütü miktarı ile IQ ve tüm beyin hacmi arasında doz-etki ilişkisini göstermiştir. Bu veriler, anne sütünün, beyindeki beyaz maddenin gelişimine katkıda bulunarak beyin gelişiminde faydalı etkisi olduğunu desteklemektedir.


Kısacası her daim bahsedildiği gibi anne sütü alan çocuklarda başta enfeksiyon hastalıkları olmak üzere birçok akut ve kronik hastalığın görülme sıklığı azalmakta ve beyin gelişimi daha iyi olmaktadır. Anne sütü ile beslenenlerde ileri yaşlarda alerji, obezite, tip 1 diyabet, kanser, multipl skleroz, ateroskleroz gibi hastalıklara daha az rastlanmaktadır. Bu durum dolaylı olarak bebeğin ruhsal gelişimini de etkilemektedir. Az hastalanan bebeklerin ruhsal ve nörolojik gelişimleri de daha iyi olmakta ve yaşam standartları artmaktadır.

Comments


© 2023 by Amy Kohler. Proudly created with Wix.com

bottom of page